ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
NACİYE DEMİR TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2/B NUMARA: 140103011
ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ (0-12 YAŞ)
Temel iletişim aracı
olarak kabul edilen dil, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek
için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan olarak tanımlanır.
( TDK, 2005) [1]
Bilişsel dil öğretim
yaklaşımının en önemli temsilcisi ünlü dil bilimci Noam Chomsky ’dir. Bu
yaklaşımda, insan beyni bir bilgisayara benzetilmekte ve öğrenme süreci bu
çerçevede açıklanmaktadır. Chomsky ’e göre dil edinilmektedir. Dolayısıyla dil
öğrenilmez, edinilir. [2]
Yapılandırıcı dil öğretim
yaklaşımında öğrenme, bireyin aktif çabalarıyla oluşmakta ve zihinde
yapılandırılmaktadır. Dil öğrenmede böyle olmaktadır. Piaget, dilin zihinsel
işlemlerle ilgili olduğunu vurgular. Bu bakımdan Chomsky ile aynı görüşte değildir.
[3]
Yapılandırıcı yaklaşım,
dil bilgisi öğrenme sürecine gelişimsel ve etkileşimsel açıdan yaklaşmaktadır.
Dolayısıyla çocukta dil öğrenme sürecini bebeklikten başlayarak ele almakta ve
üst düzey öğrenmeye kadar incelemektedir. Dil öğrenme sürecinde, çocukla
anne-yetişkinler arasındaki etkileşim üzerinde ağırlıklı olarak durmaktadır. Bu
yaklaşıma göre çocuk tek başına değil, başkalarıyla etkileşerek dili öğrenir. [4]
Çocuk, dili kullanma
becerisini başlangıçta özellikle dinleme süreciyle birlikte farkında olmadan
kazanmaktadır. [5]
Çocuklar, anadillerini
önce kulaktan, yaşayarak öğrenirler. Ana-baba ve yakın çevreden öğrenilen bu
dil, dilin ana kurallarına uygundur. Çocuk çeşitli bölgelerde birbirine göre
pek az özellik gösteren bu kurallara farkında olmadan uyar; dilini kurallara
uygun olarak kullanma becerisini yine farkında olmadan kazanır. [6]
Genel olarak çocuğun dili yaşının ve çevresinin dilidir. Bu dilin
yetişkin dili ve genel dil halini alıncaya kadar birtakım evreler geçireceği
unutulmamalıdır. Çocuğun kullandığı dili birdenbire olgunlaştırmaya kalkışmak,
onda konuşma ve yazma çekingenliği yaratır. Çocuk dilinde rastlanacak
farklılıklar zamanla ve doğal fırsatlardan yararlanılarak yavaş yavaş
düzeltilmelidir. [7]
Çocuk dili öğrenirken değişik aşamalardan geçer.
Bu aşamalar:
Cıvıldama devresi: Doğumdan sonraki üç-dört ay içinde bebekler ağlama,
‘’agu agu ’’ sesi çıkarma, esneme ve geğirme dışında sözlü
ifadelerde bulunmazlar. Bu dönem ağlamalarla başlar. Soluk alıp verme ve ses çıkarmanın bir sonucu olan bu
etkinliğe yükselen ve düşen perde değişimleri eşlik eder. [8]
Birinci aydan sonra bebek, ‘’ağlama’’ eyleminden değişik sesletimlere
geçer. Dudaklar ve dilin de kullanılmasıyla bu sesletimler çok daha değişik
özellikler kazanır. İkinci ay sonunda ‘’cilveleşme’’ türünden sesletimler
ortaya çıkar. Bunlar art ünlülere, daha sonra dudakların da sesletime
katılmasıyla yuvarlak ünlülere benzer. Bu dönem ‘’agulama’’ olarak
adlandırılabilir. [9]
Altı ay civarında, çoğunluk daha öncesinden başlayarak, çocuğun
çıkardığı sesler gittikçe ‘’konuşma’’ yı andırmakta, ünlü ve ünsüz bileşimleri
ortaya çıkmakta, yetişkinlerinkine benzer ritim ve ezgilemeler duyulmaktadır. Kısa
bir zaman içinde, bebek çevresindeki insanların konuştuğu dilin fonemlerini
andıran sesler çıkarmaya başlar. Seslerin herhangi bir yapısı ya da anlamı
yoktur. Fakat çocuk ses çıkarma organlarını
kullanmaktan büyük zevk alır ve her fırsatta tekrar tekrar bu sesleri çıkarmaya
devam eder. [10]
Tek kelime ve
tümcel söz: Bir yaş civarında bebekler dilde bulunan gerçek kelimeleri öğrenmeye
ve söylemeye başlarlar. Bu kelimeler toplumsal dilin ilk başlangıcını gösterir
ve ilk başlarda yetişkinlerin diline pek benzemez, zamanla yetişkinin konuştuğu
dille çocuğun konuştuğu dil birbirine benzemeye başlar. [11]
Kelime sayısı en fazla iki beş yaşları arasında artar, daha sonra
kelime hazinesi büyümeye devam eder, ancak artış o kadar hızlı değildir. İki
yaşındaki çocuk ortalama 50 kadar kelime bilir. Bir sene sonra, üç yaşındayken
çocuğun bildiği kelime sayısı 1000 civarındadır. Beş yaşındaki bir çocuk 2000
kadar kelime bilir. [12]
Çocuk önceleri bir kelimeyi tüm anlamı ifade etmek için kullanır.
Örneğin, çocuk ‘’Baba’’ dediği zaman, ‘’Ben babamın omzuna binip onunla parka
gezmeye gitmek istiyorum!’’ düşüncesini belirtmek isteyebilir. ‘’ Havhav’’
kelimesi, ‘’Ben sıkıldım, komşunun
köpeğini buraya getirin, oynamak istiyorum!’’ anlamına gelebilir. [13]
İki kelimeden
oluşan cümleler: On sekiz ay civarında çocuklar iki kelimelik kısa ve eksiltili
cümleler kurmaya başlarlar. Bu cümleler ilk gramer yapılarının belirtileridir.
‘’Anne gel!’’, ‘’Baba al!’’, ‘’Atta git!’’ gibi cümleler çocuğun dilinin
gramatik yapısıyla ilgili ilk çabalarını gösterir. Çocuk iki kelimelik
cümlelerden üç kelimelik cümlelere geçmeden önce, iki kelimelik cümleleri sık sık
kullanmaya başlar. [14]
Braine bir çocuğu uzun zaman boyutu içinde gözlediğinde, 19 aylık
bebeğin 5-10 civarındaki iki kelimelik cümle kullanımının, 20 aylıkken 25, 21
aylıkken 50, 22 aylıkken 75, 23 aylıkken 150, 24 aylıkken 1425, 25 aylıkken
2425 olduğunu bulmuştur. Miller ve Elvin’ de buna benzer sonuçlar elde etmişlerdir.
[15]
Telegrafik söz: İki-üç kelimelik
cümleler telegrafik söz adı verilen bir yapı gösterirler. Çocuk ‘’Baba parka
git.’’ telegrafik cümlesiyle ifade eder. Telegrafik cümlede genellikle isim ve
fiil yer alır, diğer bütün ayrıntılar bırakılır. Bu nedenle çocuğun dilini
anlamak için çocuğun hangi durumda ve hangi amaçla bu sözü söylediğini bilmek
gerekir. [16]
Uzun cümleler: İki ve üç yaş
arasında çocuklar daha uzun cümleler kullanmaya başlarlar. Cümlelerde
kullandıkları kelime sayısı artmaya başlar. Her çocuk, göreli olarak, süratle
karmaşık cümleler kurmaya başlar, ama bazı çocuklar diğerlerine göre daha yavaş
tempoyla gelişler. [17]
Bazı çocuklar çok konuşurken bazıları hiç konuşmazlar. Yine, aynı yaştaki
çocukların bazılarının çok açık bir şekilde konuşmalarına, dertlerini
anlatmalarına rağmen bazılarının ne demek istediğinin anlaşılamadığı görülür. [18]
Üç yaşındaki çocuklarda ‘’ben’’ kavramı gelişir. Kendisinden söz
ederken devamlı ‘’ben’’ diye konuşur. Ninni, tekerleme, çocuk şarkılarındaki
kelimeleri öğrenmeye heves ve eğilimi de hızlı bir şekilde artar. Çocuk, aile ortamında
ya da çevrede kullanılan kelimelerin bir kısmını öğrenir. Yanlış yerde de olsa
bunları kullanmaya çalışır. [19]
Çocukların ben merkezli tavırları, konuşmalarında da ortaya
çıkmaktadır. Masada yemek yerken anne ve babasının konuşmalarını onlara tekrar
aktaran bir çocuğun durumu, buna örnek gösterilebilir.
Baba: Lütfen patatesleri verir misin?
Çocuk: Anne, babam patatesleri vermeni istiyor.
Anne: Al canım, tuz da istiyor musun?
Çocuk: Baba, annem tuz isteyip istemediğini soruyor. [20]
Dört yaşındaki çocuklarda birleşik cümle kurma becerisi iyice gelişir.
Bu yaşta tam cümle devri başlar. Büyüklere özenirler, onlar gibi konuşmak
isterler, kelimelerle oynamayı severler. Çocuk şiirleri ve şarkılarından zevk
alırlar; ve bunları ezberlerler. Çok soru sorarlar her şeyi öğrenmek isterler. [21]
Beş yaşındaki çocuklarda öğrenme ihtiyacı iyice artar. Buna bağlı
olarak da soru sorma da artar. Çocuk duyduğu her kelimenin anlamını öğrenmek ve
kullanmak ister. Konuşma yeteneği iyice gelişir ve cümleleri sağlamlaşır. Uzun
ve bağlı cümlelerin sayısında belirgin bir artış göze çarpar. Hayal güzü
geliştiği için soyut kelime sayısında da artış görülür. Bu yaşta ‘’arkadaş’’
kelimesi çok kullanılmaya başlanır. Arkadaşlıkla birlikte küsme, kavga, barışma
ve bunlarla ilgili kelimeler de sıkça kullanılır. [22]
Altı yaşını dolduran çocuklarda ise sosyalleşme arttığı için kelime
hazinesi zengindir. Kullanılan cümleler yetişkinlere yakın seviyededir,
denilebilir. Çünkü çocuklar çok küçük yaşlardan başlayarak her şeyi sorarak
öğrenirler. [23]
Çocuk ilköğretim okuluna başladığında iyi bir kelime kadrosuna
sahiptir. ‘’Beş buçuk ila altı buçuk, yedi yaşındaki çocuklar birçok kelime
bilir. İlgi çekmek için de daha çok kelime kullanır, hatta yerli yersiz olan bu
kullanmalarda cümleleşmiş ifadeler bile görülür. ‘’ İlkokul Birinci Sınıf Öğrencilerinin Kelime
Serveti ‘’ adlı bu alan araştırmasında, ilkokula yeni başlayan bir çocuğun
ortalama olarak 3000 kelime bildiği tespit edilmiştir. [24]
8 yaşına geldiğinde
sözcük sayısı 3000’e ulaşır. Bu yaştan sonra dinleme süresi artar. Yaşadıkları
olayları mantıklı bir şekilde anlatırlar. Telaffuzları düzgün, kelimeleri
çeşitlidir. [25]
Dilin bazı
yönleri 10 yaşından önce öğrenilmemektedir. Özelikle bazı dil bilgisi
kurallarının 10 yaşından sonra verilmesi gerekmektedir. [26]
1-3.
Sınıflarda bağımsız bir dil bilgisi dersinin olmadığı vurgusu yapılmıştır.
Öncelikli amaç konuşma ve yazı diliyle çocukta dil duygusu ve bilincini
geliştirmektir. Üçüncü sınıfta ise dile ait kurallar dil yapıları ile
gösterilerek çocukların ilerleyen sınıflardaki dil bilgisi öğretimine
hazırlanması amaçlanmaktadır. Bu sınıflarda kurallar değil dili doğru kullanma
alışkanlığının yerleştirilmesi için dil bilgisi konularına değinilecektir. [27]
İlköğretim
döneminde okul, dil öğrenimini önce bir sistem içine sokar ve yavaş yavaş
öğrencilere dilin kurallarını sezdirir; onların, dillerini bu kurallara uygun
olarak kullanmalarında bir bilince varmalarını sağlar. Öğrenci, bu bilinci
kazandıktan sonradır ki dile saygı duyar. Dili kullanmada özen gösterir. Giderek,
dilimizin özellik, incelik ve güzelliklerini sezip dilini sever. [28]
ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
Dil öğrenimi ailede
başlamakta ve okulda gelişmektedir. Dil belli bir zamanda öğrenilip bitirilmez;
dil öğrenimi bir ömür boyu devam eder. Bu, dilin canlı, insanın ise sosyal bir
varlık olmasının doğal bir sonucudur. [29]
Çocuk,
okula gidinceye kadar ailesinde ve çevresinde dili öğrenmeye başlar. Ancak dil
öğretimi, sistemli bir şekilde okul döneminde
ele alınır. Okul döneminde ailenin rolü okuldaki çalışmaları destekleme
şekline dönüşmelidir. Okulla birlikte, çevreden kazanılmış dil becerilerinin
kazanılma süreci gelişigüzellikten kurtulmuş olur. [30]
Çocuk
anne karnındayken dille tanışmaya başlar. Çünkü çocuk henüz anne karnındayken
duyma yeteneğine sahiptir. Duymanın başlamasıyla dil kazanımı da başlamış olur.
Kişi, dili öncelikle yakı çevresinden duyarak almaya başlar. İki yaşına gelen
çocuk, iki kelimelik cümleler kurmaya başlar. Çocuk, dili kazanmaya başladıktan
sonra farkında olmadan dilin yapı özelliklerini de öğrenmektedir. [31]
Bütün sağlıklı çocuklar dil öğrenme yeteneği ile
doğarlar. Bebekler dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son
derece duyarlıdırlar. Bebekler doğumdan sonraki birkaç gün içinde, tüm sesler
arasından insan sesini hatta annelerinin sesini ayırt edebilirler. [32]
Dil kazanımı temelde aynı sırayı izlese de, bu
gelişimin hızı sosyal çevreden etkilenmektedir. Erişkinlerin bebekle erken
dönemden başlayarak kurdukları sözel iletişim bebeğin anadilini öğrenmesinin
temelini oluşturur. Çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan sözel
uyaran zenginliğinin dil gelişimini olumlu etkileyeceği bildirilmektedir.
Bakımevlerinde büyüyen çocuklar aile içinde büyüyen çocuklara oranla daha çok
ağlarlar fakat daha az hecelerler. Bunların konuşmayı daha geç öğrenmeleri göstermiştir
ki, sıkı kişisel ilişkiler dil gelişiminde önemli bir etkendir. [33]
Aile bireyleri özellikle anne ile çocuk arasındaki
sağlıklı ilişkiler dil gelişimini olumlu etkiler. Bu konuda ailenin genişliği
de önemlidir. Ailede tek olan çocuk daha çabuk ve düzgün konuşur çünkü ailenin
tek ilgi merkezidir. [34]
Annenin bebekle olan etkileşimi ile bebeğin konuşma
öncesi iletişim becerisi birbiri ile ilişkilidir. Zihinsel özürlü olan
annelerin bebeklerinin, dil gelişimi yönünden risk altında olduğu hipotezi ile
bu grup erken dönemde ev eğitim programları ile desteklenmiş,
anne-bebek etkileşiminin artırılmasının dil gelişimini olumlu etkilendiği
belirtilmiştir. [35]
Bebek ile konuşmanın ise yalnız bebeğin daha
sonraki dil öğrenimi için değil, çevre-bebek etkileşimi yönünden de son derece
önemli olduğu bildirilmektedir. Bebeğin erken dönemde kendisi ile etkileşime
girenleri ve çevreyi izleme ve dinleme becerileri sözel etkileşimin temelini
oluşturur.
Bebeğe bakım verenlerin çocuktaki sosyal içerikli etkileşimlere özellikle duyarlı oldukları bildirilmektedir. [36]
Bebeğe bakım verenlerin çocuktaki sosyal içerikli etkileşimlere özellikle duyarlı oldukları bildirilmektedir. [36]
Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki
duygusal iletişim öncelikle yüz yüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses
çıkarma ile olur. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse
de yüz yüze etkileşim ve karşılıklı bakış, duygulanımın paylaşılması ve
etkileşimin düzenlenmesinde çekirdek rolü oynar. Eğer bir bebek ya da küçük
çocuk bakışlarını bir nesne ile kişi arasında kaydırarak değiştiriyorsa onunla
bu deneyimini paylaşma istediğinin bir belirtisi olarak yorumlanabilir. [37]
Annelerin bebekleri ile konuşmalarında çoğunlukla sorular sordukları, o an yaşadıkları olaylarla sınırlı kaldıkları ve çocuğun duygu, istek ve gereksinimleri ile ilgili konuştukları belirtilmektedir. Anne ve bebeğin aynı anda ses çıkarmayıp dönüşümlü olarak konuştukları, annelerin bu dönemde bebekleri ile konuşurken tipik erişkin konuşmasındaki gibi yanıt süresi bıraktıkları ve bebeklerinin ağızları doluyken onlara soru sormadıkları dikkati çekmiştir. [38]
Annelerin bebekleri ile konuşmalarında çoğunlukla sorular sordukları, o an yaşadıkları olaylarla sınırlı kaldıkları ve çocuğun duygu, istek ve gereksinimleri ile ilgili konuştukları belirtilmektedir. Anne ve bebeğin aynı anda ses çıkarmayıp dönüşümlü olarak konuştukları, annelerin bu dönemde bebekleri ile konuşurken tipik erişkin konuşmasındaki gibi yanıt süresi bıraktıkları ve bebeklerinin ağızları doluyken onlara soru sormadıkları dikkati çekmiştir. [38]
Bebekten yanıt almaya yönelik sorular sordukları ve
bekledikleri yanıtı kendi cümleleri ile söyledikleri bildirilmiştir.
Annelerin, bebekler yaklaşık 10 aylık olduklarında onlarla konuşmalarında
daha çok nesneleri adlandırırken, 13-16. aylarda davranışları konuştukları ve
bebeğin dikkatini çeken hareket ve jestleri daha sık kullandıkları görülmüştür.
Annenin bebeğe verdiği tüm bu uyaranlar bebeğin dil gelişimi ile uyumlu
bulunmuştur. [39]
Anne-bebek etkileşiminin aylar ilerledikçe artış
göstermesinde bebeğin sinir sistemi olgunlaşmasının üzerinde durulmakta;
baş-boyun kontrolünün sağlanmasının bebeğin göz teması kurma ve sosyal
etkileşime yönelik davranışlar göstermesine olanak sağladığı belirtilmektedir.
16-42 aylık çocuklar ve anneleri ile yapılan bir çalışmada, annenin çocuğa olan
sözel yanıtının, çocuğun sözel puanları ile ilişkisi bildirilmiştir. [40]
Anne-bebek konuşmasında annelerin, işlevselliği
olan sözcüğü cümle sonunda kullandıklarında erişkin konuşmasından farklı olarak
o sözcüğü daha uzun söyledikleri dikkati çekmiştir. Bebekler ilk bir yıl içinde
erişkine yönelik konuşmadan çok bebeğe yönelik konuşmaya daha fazla dikkat
verirler. Bu seçici dikkatin sosyal, duygusal gelişim ve dil gelişimi yönünden
önemli olduğu düşünülmektedir. Bebeğe yönelik olan konuşmalarda
"günaydın", "nasılsın", "ne yapıyorsun", haydi
yürüyelim" cümlelerinin erişkine ve bebeğe söylenişlerinin
karşılaştırılmasında bebeğe yönelik olanda toplam perde düzeyi yüksek, perde
aralığı geniş ve söyleniş süresinin uzun olduğu dikkat çekicidir. [41]
Anne-babanın fonolojik özellikleri ve çocuğun
konuşma girişimlerine verdikleri yanıtlar ile onun dil sistemlerini
şekillendirebildikleri ve normal karşılıklı konuşmada annenin abartılı
olması ile çocuğun uygunsuz fonolojik davranışlar göstermesinin bağlantılı
olduğu üzerinde durulmaktadır. Dpnt41
8-12 aylık bebek rutin çerçevedeki birkaç sözcüğü anlar ancak annenin baktığı nesnelere bakması, dikkat çekilen nesneyle hareketlenmesi, yapılan eylemleri taklit etmesi çok daha fazla şeyi anlıyor izlenimi verebilir. Örneğin; anne, "şu güzel topa bak" dediğinde bebek annenin bakış yönünü yakalayarak topa bakar. Bebeğin topa doğru hareket ettiği sırada anne "haydi topu tut" derse sanki bebek bu yönergeye uymuş gibi görünür ve pozitif pekiştireç alır. Bu davranışlar aynı zamanda anne-bebek etkileşiminin güçlenmesine, etkileşimde bebeğin başarı ile yer almasına olanak sağlar. Böylece bebek de gerçek dili anlamaya daha da yakınlaşır. [42]
8-12 aylık bebek rutin çerçevedeki birkaç sözcüğü anlar ancak annenin baktığı nesnelere bakması, dikkat çekilen nesneyle hareketlenmesi, yapılan eylemleri taklit etmesi çok daha fazla şeyi anlıyor izlenimi verebilir. Örneğin; anne, "şu güzel topa bak" dediğinde bebek annenin bakış yönünü yakalayarak topa bakar. Bebeğin topa doğru hareket ettiği sırada anne "haydi topu tut" derse sanki bebek bu yönergeye uymuş gibi görünür ve pozitif pekiştireç alır. Bu davranışlar aynı zamanda anne-bebek etkileşiminin güçlenmesine, etkileşimde bebeğin başarı ile yer almasına olanak sağlar. Böylece bebek de gerçek dili anlamaya daha da yakınlaşır. [42]
Çocuklar 18 aylık olduklarında bakım veren yer ya
da kişi (anne, akraba, çocuk bakıcısı ve kreş) ile çocuğun bilişsel ve dil
gelişimi arasındaki ilişkiye bakılmış, tek sözcük çıkarma tüm bakım gruplarında
fark göstermezken, değişik sözcük kombinasyonlarının kreş grubunda en düşük
olduğu dikkati çekmiştir. Çocuğa bakım verenin sürekliliği ve aynılığının yanıt
dilinin gelişiminde önemli vurgulanmış; kreş çocuklarındaki düşük yanıtlılık
düzeyi, bakım veren ekibin değişmesi ile ilişkili bulunmuştur. [43]
Annelerin 1 yaşındaki çocukları ile oyuncaklı ve
oyuncaksız ortamlardaki konuşmaları video kaydı ile incelemiş ve anne
konuşmalarındaki isim ve fiil kullanımındaki dağılıma bakmıştır. Oyuncak
oynarken isim türü sözcükler daha fazla iken, oyuncaksız ortamda fiillerin daha
fazla kullanıldığı dikkati çekmiştir. Annelerin çocuklarını daha çok isim
söylemeye teşvik ettikleri belirtilmiştir. [44]
Oyun sırasında kullanılan isim tipi sözcüklerin
sıklığı ile çocukların ilk 50 sözcükleri içinde isimlerin yer alış sıklığı
arasında anlamlı bir pozitif ilişki olduğu bildirilmiştir. Annenin oyuncak
oyunu sırasında, özellikle bebeğin dikkatini toplamaya yönelik davranışları ile
bebeğin dil becerileri arasında güçlü bir ilişki olduğu
belirtilmiştir. [45]
ÇOCUĞUN DİL
GELİŞİMİNDE ÇEKİRDEK AİLE VE GENİŞ AİLE FARKI
Aile içindeki birey sayısı arttıkça çocukların
konuşma konusunda daha yavaş oldukları aktarılmış, bunun nedeninin ise
kalabalık aile ortamında erişkinlerin bebekle konuşmaya daha az zaman ayırabilmeleri
olabileceği ileri sürülmüştür. Ergen ve erişkin yaştaki annelerin 6 aylık
bebekleri ile beslenme ve oyun sırasındaki etkileşim biçimlerinin çalışıldığı
bir araştırmada beslenme sırasında küçük yaş grubundaki annelerin bebekleri ile
daha az konuşup, daha az olumlu tutum sergiledikleri, oyun sırasında ise daha
az sabır ve yaratıcılık gösterdikleri dikkati çekmiştir. İkiz kardeşlerin ise
birbirleri ile iyi bir iletişim gösterdikleri ve erişkinlerle iletişime girmeye
daha az gereksinim duydukları ve konuşmaya daha geç başladıkları
belirtilmektedir. [46]
Bebek ya da çocukların psikososyal gelişiminde
büyükanne/ büyükbabanın rolleri ile ilgili araştırma sonuçları çelişkiler
göstermektedir. Onların işe karışmaları ile gelişim üzerine olumlu etkinin
olmadığı, hatta olumsuz etkilerin
olabileceğini bildiren araştırma sonuçları da vardır. Bu konudaki çalışmalarda
farklı sonuçlar elde edilmiştir. [47]
Genellikle annenin fiziksel ve ruhsal sağlığı ile
ilgili önemli bir sorun yoksa temel bakımı veren kişi annedir ve bebek için
yaşamın ilk yılında anne ile olan ilişki önemlidir. Çalışan anne-babaların
giderek arttığı çevremizde kreşe kadar olan dönemde çocuğun bakımı ile ilgili
sorun ortaya çıkmaktadır. Şimdiye kadar olan deneyimlerimizden; bu dönemde
sıklıkla bakıcı anne ya da ablaların
devreye girdiğini biliyoruz. Sizlerin sıklıkla tanık olduğunuz kaza ve yaralanmalar
bu dönemde olmakta, çocuğun dil ve motor
gelişimi gibi birçok alandaki gelişimi bu bakıcılar tarafından
karşılanamamakta, hatta çocuklar kontrol edemediğimiz bu ilişki sırasında
çeşitli ihmal ve istismarlarla karşı karşıya kalmaktadır. [48]
Çocukların bakıcı anne veya ablalara verilmesi,
ihmal hatalarına neden olduğundan çocuğun dil gelişimi de etkileyecektir. Bu
durumlarda büyükanne ve büyükbabalar önemlidir. Onların deneyimleri çocuklar
üzerinde olumlu etkiler bırakır.[49]
Büyüklerin çocuğun gelişimi üzerine etkisinde şu
özelliklerin de etkisi olduğunu düşünüyoruz: Birlikte ya da ayrı yaşama (
çekirdek- geniş aile), Büyüklerin fiziksel sağlığı (hastalıkları, kayıpları ve
çocuğa gelişim dönemine göre etkisi). [50]
Günümüz toplumlarında giderek çekirdek aile (anne,
baba ve çocuklar) yaşantısına geçiş olduğu için büyükanne/büyükbabaların bu
karıştırıcı etkileri giderek azalmaktadır. Bakıcılar, öğretmenler ve komşular
gibi çocuğun yaşantısında kısa süreli etkileri olabilecek diğer
karıştırıcılardır. [51]
Genellikle şehirlerde görülen aile tipi çekirdek
aile, köylerdeki aile tipi ise geniş aile tipi olarak görülür. Köylerde yaşayan
bir çocuğun, şehirde yaşayan çocuğa göre dil bilgisi konularını kavrama
derecesi farklıdır.
W. Neuhaus da yaptığı bir araştırmada sıfatları
anlama ve onları kullanma bakımından köylü çocukları ile şehirli çocukları
arasında büyük farklılıklar olduğunu tespit etmiştir. Neuhanus, 146 sıfatı 10
kategoride toplayarak köylü ve şehirli çocuklardan bunları ayırt etmelerini ve
ne ettiklerini cevaplandırmalarını istemiştir. Neuhanus, sıfatlarla ilgili
araştırmasının sonunda 1-5 kategorisindeki sıfatların bütün çocuklar tarafından
kavrandığını, kullanıldığını; buna karşılık 6-10 kategorisindeki sıfatları
anlama ve onları kullanma bakımından şehirli çocuklar ile köylü çocukları
arasında farklılıklar ortaya çıktığını tespit etmiştir. [52]
Sıfatlar üzerine yapılan bu araştırmada ilk beş
kategorideki sıfatların somut nitelikte oldukları ve köylü çocukların içinde
yaşamış oldukları çevre şartlarında daha çok somut varlıklarla karşı karşıya
kaldıkları göz önüne tutulursa, yapılan bu araştırma sonucunun normal olduğu
kabul edilir. Diğer taraftan şehir çocuklarının da içinde bulundukları sosyal
ve kültürel çevrenin soyut kavramları öğrenmeye elverişli olduğu söylenebilir.[53]
SONUÇ
Çocuğun dil öğrenme süreci bebeklikten başlayarak
ele alınır. Bu süreçte çocuğun ailesinin çocukla iletişimi çok önemlidir. Dil
öğrenme ilk ailede başlar. Bu dili
öğrenirken de geçtiği evrelerde annenin tutumu çok önemlidir. Annenin bebekle
kuracağı ilişki önemlidir.
Zaman içinde çocuğun büyümesiyle ilk baştaki kelime
sayıları arttığından istediğini sonraları daha iyi ifade etmeye başlar. Çocuğun
annesiyle oyunlar oynaması ve oyun sırasında konuşmaları da dil açısından
önemlidir.
Geniş ailelerdeki dil edinimi ile çekirdek
ailelerdeki dil edimleri birbirinden farklıdır. Çocukla okul dönemine kadar ki
süreçte bakıcının ilgilenmesi yerine büyükanne ve büyükbabanın ilgilenmesi daha
iyi olacaktır.
KONU: ÇOCUĞUN
DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
1.ÇOCUKTA
DİL GELİŞİMİ
2.ÇOCUKTA
DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
3.DİL
GELİŞİMİNDE ÇEKİRDEK AİLE VE GENİŞ AİLE FARKI
4.SONUÇ
[1] Murat
Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.1.
[2] Murat
Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.106
[3] Murat
ÖZBAY, a.g.e. s.107.
[4] Murat
ÖZBAY, a.g.e. s.107.
[5] Murat
ÖZBAY, a.g.e s.1.
[6] Murat
ÖZBAY, a.g.e. s.17.
[7] Murat
Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi,
2012,s.22.
[8] Mehrali
Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005,
s.49.
[9] Mehrali
Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005,
s.49.
[10] Mehrali
CALP, a.g.e. s.49-50.
[11] Mehrali
CALP, a.g.e. s.50.
[12] Mehrali
CALP, a.g.e. s.50.
[13] Mehrali
CALP, a.g.e. s.50.
[14] Mehrali
CALP, a.g.e. s.51.
[15] Mehrali
CALP, a.g.e. s.51.
[16] Mehrali
CALP, a.g.e. s.51.
[17] Mehrali
CALP, a.g.e. s.51.
[18] Mehrali
CALP, a.g.e. s.60.
[19] Mehrali
CALP, a.g.e. s.61.
[20] Mehrali
CALP, a.g.e. s.35.
[21] Mehrali
CALP, a.g.e. s.61.
[22] Mehrali
CALP, a.g.e. s.61.
[23] Mehrali
CALP, a.g.e. s.62.
[24] Mehrali
CALP, a.g.e. s.62.
[25]
http://pedagojidernegi.com/2012/06/23/cocugun-dil-gelisimi/
[26] Murat
Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi,
2012,s.108.
[27] Murat
ÖZBAY, a.g.e. s.8.
[28] Murat
ÖZBAY, a.g.e. s.17.
[29] Yusuf
Doğan, Dinleme Eğitimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.3.
[30] Yusuf
Doğan, Dinleme Eğitimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.3.
[31] Murat
Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi,
2012,s.233.
[32] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[33] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[34] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[35] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[36] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[37] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[38] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[39] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[40] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[41] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[42] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[43] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[44] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[45] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[46] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html
[47] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[48] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[49] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[50] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[51] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[52] Mehrali
Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim
Kitabevi,2005,s.45.
[53] Mehrali
Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim
Kitabevi,2005,s.45-46.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder