8 Ocak 2016 Cuma

ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ

NACİYE DEMİR TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2/B NUMARA: 140103011
ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ (0-12 YAŞ)
Temel iletişim aracı olarak kabul edilen dil, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan olarak tanımlanır. ( TDK, 2005) [1]
Bilişsel dil öğretim yaklaşımının en önemli temsilcisi ünlü dil bilimci Noam Chomsky ’dir. Bu yaklaşımda, insan beyni bir bilgisayara benzetilmekte ve öğrenme süreci bu çerçevede açıklanmaktadır. Chomsky ’e göre dil edinilmektedir. Dolayısıyla dil öğrenilmez, edinilir. [2]
Yapılandırıcı dil öğretim yaklaşımında öğrenme, bireyin aktif çabalarıyla oluşmakta ve zihinde yapılandırılmaktadır. Dil öğrenmede böyle olmaktadır. Piaget, dilin zihinsel işlemlerle ilgili olduğunu vurgular. Bu bakımdan Chomsky ile aynı görüşte değildir. [3]
Yapılandırıcı yaklaşım, dil bilgisi öğrenme sürecine gelişimsel ve etkileşimsel açıdan yaklaşmaktadır. Dolayısıyla çocukta dil öğrenme sürecini bebeklikten başlayarak ele almakta ve üst düzey öğrenmeye kadar incelemektedir. Dil öğrenme sürecinde, çocukla anne-yetişkinler arasındaki etkileşim üzerinde ağırlıklı olarak durmaktadır. Bu yaklaşıma göre çocuk tek başına değil, başkalarıyla etkileşerek dili öğrenir. [4]
Çocuk, dili kullanma becerisini başlangıçta özellikle dinleme süreciyle birlikte farkında olmadan kazanmaktadır. [5]
Çocuklar, anadillerini önce kulaktan, yaşayarak öğrenirler. Ana-baba ve yakın çevreden öğrenilen bu dil, dilin ana kurallarına uygundur. Çocuk çeşitli bölgelerde birbirine göre pek az özellik gösteren bu kurallara farkında olmadan uyar; dilini kurallara uygun olarak kullanma becerisini yine farkında olmadan kazanır. [6]



Genel olarak çocuğun dili yaşının ve çevresinin dilidir. Bu dilin yetişkin dili ve genel dil halini alıncaya kadar birtakım evreler geçireceği unutulmamalıdır. Çocuğun kullandığı dili birdenbire olgunlaştırmaya kalkışmak, onda konuşma ve yazma çekingenliği yaratır. Çocuk dilinde rastlanacak farklılıklar zamanla ve doğal fırsatlardan yararlanılarak yavaş yavaş düzeltilmelidir. [7]
Çocuk dili öğrenirken değişik aşamalardan geçer.
Bu aşamalar:
Cıvıldama devresi: Doğumdan sonraki üç-dört ay içinde bebekler ağlama, ‘’agu agu  ’’  sesi çıkarma, esneme ve geğirme dışında sözlü ifadelerde bulunmazlar. Bu dönem ağlamalarla başlar. Soluk alıp  verme ve ses çıkarmanın bir sonucu olan bu etkinliğe yükselen ve düşen perde değişimleri eşlik eder. [8]
Birinci aydan sonra bebek, ‘’ağlama’’ eyleminden değişik sesletimlere geçer. Dudaklar ve dilin de kullanılmasıyla bu sesletimler çok daha değişik özellikler kazanır. İkinci ay sonunda ‘’cilveleşme’’ türünden sesletimler ortaya çıkar. Bunlar art ünlülere, daha sonra dudakların da sesletime katılmasıyla yuvarlak ünlülere benzer. Bu dönem ‘’agulama’’ olarak adlandırılabilir. [9]
Altı ay civarında, çoğunluk daha öncesinden başlayarak, çocuğun çıkardığı sesler gittikçe ‘’konuşma’’ yı andırmakta, ünlü ve ünsüz bileşimleri ortaya çıkmakta, yetişkinlerinkine benzer ritim ve ezgilemeler duyulmaktadır. Kısa bir zaman içinde, bebek çevresindeki insanların konuştuğu dilin fonemlerini andıran sesler çıkarmaya başlar. Seslerin herhangi bir yapısı ya da anlamı yoktur.  Fakat çocuk ses çıkarma organlarını kullanmaktan büyük zevk alır ve her fırsatta tekrar tekrar bu sesleri çıkarmaya devam eder. [10]
Tek kelime ve tümcel söz: Bir yaş civarında bebekler dilde bulunan gerçek kelimeleri öğrenmeye ve söylemeye başlarlar. Bu kelimeler toplumsal dilin ilk başlangıcını gösterir ve ilk başlarda yetişkinlerin diline pek benzemez, zamanla yetişkinin konuştuğu dille çocuğun konuştuğu dil birbirine benzemeye başlar. [11]
Kelime sayısı en fazla iki beş yaşları arasında artar, daha sonra kelime hazinesi büyümeye devam eder, ancak artış o kadar hızlı değildir. İki yaşındaki çocuk ortalama 50 kadar kelime bilir. Bir sene sonra, üç yaşındayken çocuğun bildiği kelime sayısı 1000 civarındadır. Beş yaşındaki bir çocuk 2000 kadar kelime bilir. [12]
Çocuk önceleri bir kelimeyi tüm anlamı ifade etmek için kullanır. Örneğin, çocuk ‘’Baba’’ dediği zaman, ‘’Ben babamın omzuna binip onunla parka gezmeye gitmek istiyorum!’’ düşüncesini belirtmek isteyebilir. ‘’ Havhav’’ kelimesi,  ‘’Ben sıkıldım, komşunun köpeğini buraya getirin, oynamak istiyorum!’’ anlamına gelebilir. [13]
İki kelimeden oluşan cümleler: On sekiz ay civarında çocuklar iki kelimelik kısa ve eksiltili cümleler kurmaya başlarlar. Bu cümleler ilk gramer yapılarının belirtileridir. ‘’Anne gel!’’, ‘’Baba al!’’, ‘’Atta git!’’ gibi cümleler çocuğun dilinin gramatik yapısıyla ilgili ilk çabalarını gösterir. Çocuk iki kelimelik cümlelerden üç kelimelik cümlelere geçmeden önce, iki kelimelik cümleleri sık sık kullanmaya başlar. [14]
Braine bir çocuğu uzun zaman boyutu içinde gözlediğinde, 19 aylık bebeğin 5-10 civarındaki iki kelimelik cümle kullanımının, 20 aylıkken 25, 21 aylıkken 50, 22 aylıkken 75, 23 aylıkken 150, 24 aylıkken 1425, 25 aylıkken 2425 olduğunu bulmuştur. Miller ve Elvin’ de buna benzer sonuçlar elde etmişlerdir. [15]
Telegrafik söz: İki-üç kelimelik cümleler telegrafik söz adı verilen bir yapı gösterirler. Çocuk ‘’Baba parka git.’’ telegrafik cümlesiyle ifade eder. Telegrafik cümlede genellikle isim ve fiil yer alır, diğer bütün ayrıntılar bırakılır. Bu nedenle çocuğun dilini anlamak için çocuğun hangi durumda ve hangi amaçla bu sözü söylediğini bilmek gerekir. [16]
Uzun cümleler: İki ve üç yaş arasında çocuklar daha uzun cümleler kullanmaya başlarlar. Cümlelerde kullandıkları kelime sayısı artmaya başlar. Her çocuk, göreli olarak, süratle karmaşık cümleler kurmaya başlar, ama bazı çocuklar diğerlerine göre daha yavaş tempoyla gelişler. [17]
Bazı çocuklar çok konuşurken bazıları hiç konuşmazlar. Yine, aynı yaştaki çocukların bazılarının çok açık bir şekilde konuşmalarına, dertlerini anlatmalarına rağmen bazılarının ne demek istediğinin anlaşılamadığı görülür. [18]
Üç yaşındaki çocuklarda ‘’ben’’ kavramı gelişir. Kendisinden söz ederken devamlı ‘’ben’’ diye konuşur. Ninni, tekerleme, çocuk şarkılarındaki kelimeleri öğrenmeye heves ve eğilimi de hızlı bir şekilde artar. Çocuk, aile ortamında ya da çevrede kullanılan kelimelerin bir kısmını öğrenir. Yanlış yerde de olsa bunları kullanmaya çalışır. [19]
Çocukların ben merkezli tavırları, konuşmalarında da ortaya çıkmaktadır. Masada yemek yerken anne ve babasının konuşmalarını onlara tekrar aktaran bir çocuğun durumu, buna örnek gösterilebilir.
Baba: Lütfen patatesleri verir misin?
Çocuk: Anne, babam patatesleri vermeni istiyor.
Anne: Al canım, tuz da istiyor musun?
Çocuk: Baba, annem tuz isteyip istemediğini soruyor. [20]
Dört yaşındaki çocuklarda birleşik cümle kurma becerisi iyice gelişir. Bu yaşta tam cümle devri başlar. Büyüklere özenirler, onlar gibi konuşmak isterler, kelimelerle oynamayı severler. Çocuk şiirleri ve şarkılarından zevk alırlar; ve bunları ezberlerler. Çok soru sorarlar her şeyi öğrenmek isterler. [21]
Beş yaşındaki çocuklarda öğrenme ihtiyacı iyice artar. Buna bağlı olarak da soru sorma da artar. Çocuk duyduğu her kelimenin anlamını öğrenmek ve kullanmak ister. Konuşma yeteneği iyice gelişir ve cümleleri sağlamlaşır. Uzun ve bağlı cümlelerin sayısında belirgin bir artış göze çarpar. Hayal güzü geliştiği için soyut kelime sayısında da artış görülür. Bu yaşta ‘’arkadaş’’ kelimesi çok kullanılmaya başlanır. Arkadaşlıkla birlikte küsme, kavga, barışma ve bunlarla ilgili kelimeler de sıkça kullanılır. [22]
Altı yaşını dolduran çocuklarda ise sosyalleşme arttığı için kelime hazinesi zengindir. Kullanılan cümleler yetişkinlere yakın seviyededir, denilebilir. Çünkü çocuklar çok küçük yaşlardan başlayarak her şeyi sorarak öğrenirler. [23]
Çocuk ilköğretim okuluna başladığında iyi bir kelime kadrosuna sahiptir. ‘’Beş buçuk ila altı buçuk, yedi yaşındaki çocuklar birçok kelime bilir. İlgi çekmek için de daha çok kelime kullanır, hatta yerli yersiz olan bu kullanmalarda cümleleşmiş ifadeler bile görülür.  ‘’ İlkokul Birinci Sınıf Öğrencilerinin Kelime Serveti ‘’ adlı bu alan araştırmasında, ilkokula yeni başlayan bir çocuğun ortalama olarak 3000 kelime bildiği tespit edilmiştir. [24]
8 yaşına geldiğinde sözcük sayısı 3000’e ulaşır. Bu yaştan sonra dinleme süresi artar. Yaşadıkları olayları mantıklı bir şekilde anlatırlar. Telaffuzları düzgün, kelimeleri çeşitlidir. [25]
Dilin bazı yönleri 10 yaşından önce öğrenilmemektedir. Özelikle bazı dil bilgisi kurallarının 10 yaşından sonra verilmesi gerekmektedir. [26]
1-3. Sınıflarda bağımsız bir dil bilgisi dersinin olmadığı vurgusu yapılmıştır. Öncelikli amaç konuşma ve yazı diliyle çocukta dil duygusu ve bilincini geliştirmektir. Üçüncü sınıfta ise dile ait kurallar dil yapıları ile gösterilerek çocukların ilerleyen sınıflardaki dil bilgisi öğretimine hazırlanması amaçlanmaktadır. Bu sınıflarda kurallar değil dili doğru kullanma alışkanlığının yerleştirilmesi için dil bilgisi konularına değinilecektir. [27]
İlköğretim döneminde okul, dil öğrenimini önce bir sistem içine sokar ve yavaş yavaş öğrencilere dilin kurallarını sezdirir; onların, dillerini bu kurallara uygun olarak kullanmalarında bir bilince varmalarını sağlar. Öğrenci, bu bilinci kazandıktan sonradır ki dile saygı duyar. Dili kullanmada özen gösterir. Giderek, dilimizin özellik, incelik ve güzelliklerini sezip dilini sever. [28]
ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
Dil öğrenimi ailede başlamakta ve okulda gelişmektedir. Dil belli bir zamanda öğrenilip bitirilmez; dil öğrenimi bir ömür boyu devam eder. Bu, dilin canlı, insanın ise sosyal bir varlık olmasının doğal bir sonucudur. [29]
Çocuk, okula gidinceye kadar ailesinde ve çevresinde dili öğrenmeye başlar. Ancak dil öğretimi, sistemli bir şekilde okul döneminde  ele alınır. Okul döneminde ailenin rolü okuldaki çalışmaları destekleme şekline dönüşmelidir. Okulla birlikte, çevreden kazanılmış dil becerilerinin kazanılma süreci gelişigüzellikten kurtulmuş olur. [30]

Çocuk anne karnındayken dille tanışmaya başlar. Çünkü çocuk henüz anne karnındayken duyma yeteneğine sahiptir. Duymanın başlamasıyla dil kazanımı da başlamış olur. Kişi, dili öncelikle yakı çevresinden duyarak almaya başlar. İki yaşına gelen çocuk, iki kelimelik cümleler kurmaya başlar. Çocuk, dili kazanmaya başladıktan sonra farkında olmadan dilin yapı özelliklerini de öğrenmektedir.  [31]
Bütün sağlıklı çocuklar dil öğrenme yeteneği ile doğarlar. Bebekler dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son derece duyarlıdırlar. Bebekler doğumdan sonraki birkaç gün içinde, tüm sesler arasından insan sesini hatta annelerinin sesini ayırt edebilirler. [32]
Dil kazanımı temelde aynı sırayı izlese de, bu gelişimin hızı sosyal çevreden etkilenmektedir. Erişkinlerin bebekle erken dönemden başlayarak kurdukları sözel iletişim bebeğin anadilini öğrenmesinin temelini oluşturur. Çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan sözel uyaran zenginliğinin dil gelişimini olumlu etkileyeceği bildirilmektedir. Bakımevlerinde büyüyen çocuklar aile içinde büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar fakat daha az hecelerler. Bunların konuşmayı daha geç öğrenmeleri göstermiştir ki, sıkı kişisel ilişkiler dil gelişiminde önemli bir etkendir. [33]
Aile bireyleri özellikle anne ile çocuk arasındaki sağlıklı ilişkiler dil gelişimini olumlu etkiler. Bu konuda ailenin genişliği de önemlidir. Ailede tek olan çocuk daha çabuk ve düzgün konuşur çünkü ailenin tek ilgi merkezidir. [34]
Annenin bebekle olan etkileşimi ile bebeğin konuşma öncesi iletişim becerisi birbiri ile ilişkilidir. Zihinsel özürlü olan annelerin bebeklerinin, dil gelişimi yönünden risk altında olduğu hipotezi ile bu grup erken dönemde ev eğitim programları ile desteklenmiş,   anne-bebek etkileşiminin artırılmasının dil gelişimini olumlu etkilendiği belirtilmiştir.  [35]
Bebek ile konuşmanın ise yalnız bebeğin daha sonraki dil öğrenimi için değil, çevre-bebek etkileşimi yönünden de son derece önemli olduğu bildirilmektedir. Bebeğin erken dönemde kendisi ile etkileşime girenleri ve çevreyi izleme ve dinleme becerileri sözel etkileşimin temelini oluşturur.
Bebeğe bakım verenlerin çocuktaki sosyal içerikli etkileşimlere özellikle duyarlı oldukları bildirilmektedir. [36]
Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüz yüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses çıkarma ile olur. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse de yüz yüze etkileşim ve karşılıklı bakış, duygulanımın paylaşılması ve etkileşimin düzenlenmesinde çekirdek rolü oynar. Eğer bir bebek ya da küçük çocuk bakışlarını bir nesne ile kişi arasında kaydırarak değiştiriyorsa onunla bu deneyimini paylaşma istediğinin bir belirtisi olarak yorumlanabilir.  [37]
         Annelerin bebekleri ile konuşmalarında çoğunlukla sorular sordukları, o an yaşadıkları olaylarla sınırlı kaldıkları ve çocuğun duygu, istek ve gereksinimleri ile ilgili konuştukları belirtilmektedir. Anne ve bebeğin aynı anda ses çıkarmayıp dönüşümlü olarak konuştukları, annelerin bu dönemde bebekleri ile konuşurken tipik erişkin konuşmasındaki gibi yanıt süresi bıraktıkları ve bebeklerinin ağızları doluyken onlara soru sormadıkları dikkati çekmiştir. [38]
Bebekten yanıt almaya yönelik sorular sordukları ve bekledikleri yanıtı kendi cümleleri ile söyledikleri bildirilmiştir. Annelerin,  bebekler yaklaşık 10 aylık olduklarında onlarla konuşmalarında daha çok nesneleri adlandırırken, 13-16. aylarda davranışları konuştukları ve bebeğin dikkatini çeken hareket ve jestleri daha sık kullandıkları görülmüştür. Annenin bebeğe verdiği tüm bu uyaranlar bebeğin dil gelişimi ile uyumlu bulunmuştur. [39]
Anne-bebek etkileşiminin aylar ilerledikçe artış göstermesinde bebeğin sinir sistemi olgunlaşmasının üzerinde durulmakta; baş-boyun kontrolünün sağlanmasının bebeğin göz teması kurma ve sosyal etkileşime yönelik davranışlar göstermesine olanak sağladığı belirtilmektedir. 16-42 aylık çocuklar ve anneleri ile yapılan bir çalışmada, annenin çocuğa olan sözel yanıtının, çocuğun sözel puanları ile ilişkisi bildirilmiştir. [40]
Anne-bebek konuşmasında annelerin, işlevselliği olan sözcüğü cümle sonunda kullandıklarında erişkin konuşmasından farklı olarak o sözcüğü daha uzun söyledikleri dikkati çekmiştir. Bebekler ilk bir yıl içinde erişkine yönelik konuşmadan çok bebeğe yönelik konuşmaya daha fazla dikkat verirler. Bu seçici dikkatin sosyal, duygusal gelişim ve dil gelişimi yönünden önemli olduğu düşünülmektedir. Bebeğe yönelik olan konuşmalarda "günaydın", "nasılsın", "ne yapıyorsun", haydi yürüyelim" cümlelerinin erişkine ve bebeğe söylenişlerinin karşılaştırılmasında bebeğe yönelik olanda toplam perde düzeyi yüksek, perde aralığı geniş ve söyleniş süresinin uzun olduğu dikkat çekicidir. [41]
Anne-babanın fonolojik özellikleri ve çocuğun konuşma girişimlerine verdikleri yanıtlar ile onun dil sistemlerini şekillendirebildikleri ve normal karşılıklı konuşmada  annenin abartılı olması ile çocuğun uygunsuz fonolojik davranışlar göstermesinin bağlantılı olduğu üzerinde durulmaktadır.  Dpnt41
8-12 aylık bebek rutin çerçevedeki birkaç sözcüğü anlar ancak annenin baktığı nesnelere bakması, dikkat çekilen nesneyle hareketlenmesi, yapılan eylemleri taklit etmesi çok daha fazla şeyi anlıyor izlenimi verebilir. Örneğin; anne, "şu güzel topa bak" dediğinde bebek annenin bakış yönünü yakalayarak topa bakar. Bebeğin topa doğru hareket ettiği sırada anne "haydi topu tut" derse sanki bebek bu yönergeye uymuş gibi görünür ve pozitif pekiştireç alır. Bu davranışlar aynı zamanda anne-bebek etkileşiminin güçlenmesine, etkileşimde bebeğin başarı ile yer almasına olanak sağlar. Böylece bebek de gerçek dili anlamaya daha da yakınlaşır.   [42]
Çocuklar 18 aylık olduklarında bakım veren yer ya da kişi (anne, akraba, çocuk bakıcısı ve kreş) ile çocuğun bilişsel ve dil gelişimi arasındaki ilişkiye bakılmış, tek sözcük çıkarma tüm bakım gruplarında fark göstermezken, değişik  sözcük  kombinasyonlarının kreş grubunda en düşük olduğu dikkati çekmiştir. Çocuğa bakım verenin sürekliliği ve aynılığının yanıt dilinin gelişiminde önemli vurgulanmış; kreş çocuklarındaki düşük yanıtlılık düzeyi, bakım veren ekibin değişmesi ile ilişkili bulunmuştur.  [43]
Annelerin 1 yaşındaki çocukları ile oyuncaklı ve oyuncaksız ortamlardaki konuşmaları video kaydı ile incelemiş ve anne konuşmalarındaki isim ve fiil kullanımındaki dağılıma bakmıştır. Oyuncak oynarken isim türü sözcükler daha fazla iken, oyuncaksız ortamda fiillerin daha fazla kullanıldığı dikkati çekmiştir. Annelerin çocuklarını daha çok isim söylemeye teşvik ettikleri belirtilmiştir. [44]
Oyun sırasında kullanılan isim tipi sözcüklerin sıklığı ile çocukların ilk 50 sözcükleri içinde isimlerin yer alış sıklığı arasında anlamlı bir pozitif ilişki olduğu bildirilmiştir. Annenin oyuncak oyunu sırasında, özellikle bebeğin dikkatini toplamaya yönelik davranışları ile bebeğin dil becerileri arasında güçlü  bir ilişki olduğu belirtilmiştir. [45]

ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNDE ÇEKİRDEK AİLE VE GENİŞ AİLE FARKI
Aile içindeki birey sayısı arttıkça çocukların konuşma konusunda daha yavaş oldukları aktarılmış, bunun nedeninin ise kalabalık aile ortamında erişkinlerin bebekle konuşmaya daha az zaman ayırabilmeleri olabileceği ileri sürülmüştür. Ergen ve erişkin yaştaki annelerin 6 aylık bebekleri ile beslenme ve oyun sırasındaki etkileşim biçimlerinin çalışıldığı bir araştırmada beslenme sırasında küçük yaş grubundaki annelerin bebekleri ile daha az konuşup, daha az olumlu tutum sergiledikleri, oyun sırasında ise daha az sabır ve yaratıcılık gösterdikleri dikkati çekmiştir. İkiz kardeşlerin ise birbirleri ile iyi bir iletişim gösterdikleri ve erişkinlerle iletişime girmeye daha az gereksinim duydukları ve konuşmaya daha geç başladıkları belirtilmektedir. [46]
Bebek ya da çocukların psikososyal gelişiminde büyükanne/ büyükbabanın rolleri ile ilgili araştırma sonuçları çelişkiler göstermektedir. Onların işe karışmaları ile gelişim üzerine olumlu etkinin olmadığı,  hatta olumsuz etkilerin olabileceğini bildiren araştırma sonuçları da vardır. Bu konudaki çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. [47]

Genellikle annenin fiziksel ve ruhsal sağlığı ile ilgili önemli bir sorun yoksa temel bakımı veren kişi annedir ve bebek için yaşamın ilk yılında anne ile olan ilişki önemlidir. Çalışan anne-babaların giderek arttığı çevremizde kreşe kadar olan dönemde çocuğun bakımı ile ilgili sorun ortaya çıkmaktadır. Şimdiye kadar olan deneyimlerimizden; bu dönemde sıklıkla bakıcı anne  ya da ablaların devreye girdiğini biliyoruz. Sizlerin sıklıkla tanık olduğunuz kaza ve yaralanmalar bu dönemde olmakta,  çocuğun dil ve motor gelişimi gibi birçok alandaki gelişimi bu bakıcılar tarafından karşılanamamakta, hatta çocuklar kontrol edemediğimiz bu ilişki sırasında çeşitli ihmal ve istismarlarla karşı karşıya kalmaktadır. [48]
Çocukların bakıcı anne veya ablalara verilmesi, ihmal hatalarına neden olduğundan çocuğun dil gelişimi de etkileyecektir. Bu durumlarda büyükanne ve büyükbabalar önemlidir. Onların deneyimleri çocuklar üzerinde olumlu etkiler bırakır.[49]
Büyüklerin çocuğun gelişimi üzerine etkisinde şu özelliklerin de etkisi olduğunu düşünüyoruz: Birlikte ya da ayrı yaşama ( çekirdek- geniş aile), Büyüklerin fiziksel sağlığı (hastalıkları, kayıpları ve çocuğa gelişim dönemine göre etkisi). [50]
Günümüz toplumlarında giderek çekirdek aile (anne, baba ve çocuklar) yaşantısına geçiş olduğu için büyükanne/büyükbabaların bu karıştırıcı etkileri giderek azalmaktadır. Bakıcılar, öğretmenler ve komşular gibi çocuğun yaşantısında kısa süreli etkileri olabilecek diğer karıştırıcılardır. [51]
Genellikle şehirlerde görülen aile tipi çekirdek aile, köylerdeki aile tipi ise geniş aile tipi olarak görülür. Köylerde yaşayan bir çocuğun, şehirde yaşayan çocuğa göre dil bilgisi konularını kavrama derecesi farklıdır.

W. Neuhaus da yaptığı bir araştırmada sıfatları anlama ve onları kullanma bakımından köylü çocukları ile şehirli çocukları arasında büyük farklılıklar olduğunu tespit etmiştir. Neuhanus, 146 sıfatı 10 kategoride toplayarak köylü ve şehirli çocuklardan bunları ayırt etmelerini ve ne ettiklerini cevaplandırmalarını istemiştir. Neuhanus, sıfatlarla ilgili araştırmasının sonunda 1-5 kategorisindeki sıfatların bütün çocuklar tarafından kavrandığını, kullanıldığını; buna karşılık 6-10 kategorisindeki sıfatları anlama ve onları kullanma bakımından şehirli çocuklar ile köylü çocukları arasında farklılıklar ortaya çıktığını tespit etmiştir. [52]
Sıfatlar üzerine yapılan bu araştırmada ilk beş kategorideki sıfatların somut nitelikte oldukları ve köylü çocukların içinde yaşamış oldukları çevre şartlarında daha çok somut varlıklarla karşı karşıya kaldıkları göz önüne tutulursa, yapılan bu araştırma sonucunun normal olduğu kabul edilir. Diğer taraftan şehir çocuklarının da içinde bulundukları sosyal ve kültürel çevrenin soyut kavramları öğrenmeye elverişli olduğu söylenebilir.[53]
SONUÇ
Çocuğun dil öğrenme süreci bebeklikten başlayarak ele alınır. Bu süreçte çocuğun ailesinin çocukla iletişimi çok önemlidir. Dil öğrenme ilk ailede başlar.  Bu dili öğrenirken de geçtiği evrelerde annenin tutumu çok önemlidir. Annenin bebekle kuracağı ilişki önemlidir.
Zaman içinde çocuğun büyümesiyle ilk baştaki kelime sayıları arttığından istediğini sonraları daha iyi ifade etmeye başlar. Çocuğun annesiyle oyunlar oynaması ve oyun sırasında konuşmaları da dil açısından önemlidir.
Geniş ailelerdeki dil edinimi ile çekirdek ailelerdeki dil edimleri birbirinden farklıdır. Çocukla okul dönemine kadar ki süreçte bakıcının ilgilenmesi yerine büyükanne ve büyükbabanın ilgilenmesi daha iyi olacaktır.
KONU: ÇOCUĞUN DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
1.ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ
2.ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ
3.DİL GELİŞİMİNDE ÇEKİRDEK AİLE VE GENİŞ AİLE FARKI
4.SONUÇ



[1] Murat Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.1.
[2] Murat Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.106
[3] Murat ÖZBAY, a.g.e. s.107.
[4] Murat ÖZBAY,  a.g.e. s.107.
[5] Murat ÖZBAY,  a.g.e s.1.
[6] Murat ÖZBAY,  a.g.e. s.17.
[7] Murat Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.22.
[8] Mehrali Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005, s.49.
[9] Mehrali Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005, s.49.
[10] Mehrali CALP, a.g.e. s.49-50.
[11] Mehrali CALP, a.g.e. s.50.
[12] Mehrali CALP, a.g.e. s.50.

[13] Mehrali CALP, a.g.e. s.50.

[14] Mehrali CALP, a.g.e. s.51.
[15] Mehrali CALP, a.g.e. s.51.
[16] Mehrali CALP, a.g.e. s.51.
[17] Mehrali CALP, a.g.e. s.51.

[18] Mehrali CALP, a.g.e. s.60.

[19] Mehrali CALP, a.g.e. s.61.

[20] Mehrali CALP, a.g.e. s.35.
[21] Mehrali CALP, a.g.e. s.61.
[22] Mehrali CALP, a.g.e. s.61.

[23] Mehrali CALP, a.g.e. s.62.
[24] Mehrali CALP, a.g.e. s.62.
[25] http://pedagojidernegi.com/2012/06/23/cocugun-dil-gelisimi/

[26] Murat Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.108.
[27] Murat ÖZBAY,  a.g.e. s.8.
[28] Murat ÖZBAY,  a.g.e. s.17.
[29] Yusuf Doğan, Dinleme Eğitimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.3.
[30] Yusuf Doğan, Dinleme Eğitimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.3.
[31] Murat Özbay, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi, Ankara: Pegem Akademi, 2012,s.233.
[32] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[33] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[34] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[35] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[36] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[37] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[38] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[39] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[40] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[41] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[42] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[43] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[44] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[45] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[46] http://www.ttb.org.tr/STED/sted0700/6.html

[47] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/
[48] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/

[49] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/

[50] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/

[51] Http://www.kritercocukakademisi.com/buyukanne-ve-buyukbabanin-cocugun-psikososyal-gelisimine-etkileri/

[52] Mehrali Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005,s.45.
[53] Mehrali Calp, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Konya: Eğitim Kitabevi,2005,s.45-46.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder