KARESİ BEYLİĞİ DÖNEMİ
KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
FULYA OKÇELİK TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ
2-A
1.) KARESİ BEYLİĞİ
DÖNEMİ
13. asrın sonları veya 14. Asrın
başlarında büyük ve küçük Mizya’da (Balıkesir ve Çanakkale tarafları) bir
beylik kurmuş olan Türk beylerinden birinin adı olan Karası, sonraları
mıntıkaya alem olmuş ve daha sonra da karası sancağı ismiyle mülki
teşkilatımıza girmiştir. [1]
Tarihlerde Karası
oğulları diye meşhur olan bu ailenin büyük ceddi, 11. Asrın ikincisi yarısından
sonra Orta Anadolu’da, bir devlet kurmuş olan Melik Danişmend Gazi’dir.
Danişmendiye devleti 12. Asrın ikinci
yarısı içinde Anadolu Selçuk Devleti tarafından ilhak edilince bu aileye mensup
olanlar, Selçuk devletinin hizmetine girip ileri gelen emirleri arasında yer
almışlar, Bizans hududu üzerindeki mevkilere uç kumandanı olarak mühim hizmet
görmüşlerdir. [2]
Kalem Bey ile oğlu Karası Bey işgal
ettikleri Mizya mıntıkasında Balıkesir’i kendilerine merkez yapmışlardır. İbn-i
Batuta bu şehrin Karası Bey tarafından tesis edildiğini ve oğlu Demirhan
tarafından oraya hayli bir halk yerleştirildiğini beyan etmektedir. Balıkesir’
in pek yakınında eski adı Akiros veya Akiraus olan bir şehir bulunmuş
olduğundan dolayı Arap kaynakları bu beyliğe Memleket-i Ekira adıyla
zikretmektedir. Karası beyliği Akira’dan başka Dağ Marmara’sı merkezi olan
Bergama, sındırgı, Bigadiç, İvrindi, Fırt(Susurluk), Aydıncık, Başgelenbe (Soma’da
bir köy), Kemer Edremit(Burhaniye), Edremit, Ayazmend (Altınova) ile Bayramiç,
Ayvacık, Ezine(Eski Eolya ve Truva tarafları) ve bir de Balıkesir yakınında
Mendehorya (Balıklı) taraflarını hududu içine almıştı. Cami-üd-düvel ise Gördös
ile Demirci’yi de Karası şehirleri arasında göstermekte ise de yanlış olup
buraları Saruhan oğulları beyliğine aitti. Bu Türk istilalarına karşı Bizans
İmparatorluğuna yardıma gelen Katalanların 1304 de Artak (Erdek) sahiline
çıkarak bu taraflarda bulunan Türk kuvvetleriyle yaptıklarıyla muharebelerin
Karası beyliği kuvvetleri olduğu şüphesizdir. Karası Bey gerek Moğollardan
kaçarak ülkesine sığınan ve gerek Dobriçe’den Ece Halil kumandasıyla gelmiş
olan Sarı Saltuk’a mensup Alevi Türkmenleri kendi topraklarına yerleştirmek
suretiyle bu havalideki Türk nüfusunu arttırmıştır. [3]
Kalem Bey ile oğlu Karası Bey’in hangi
tarihte vefat ettikleri belli değildir. 1328 de İmparator Üçüncü Andronik Kapıdağı
civarındaki meşhur Sizik şehrine geldiği zaman Çanakkale sahilindeki Bizans
kasabalarına taarruz edilmediği için Karası oğlu Demirhan ile Pege kasabasında
bir antlaşma yaptığına göre Karası Bey’in bu tarihten evvel vefat etmiş olduğu
anlaşılıyor.[4]
Yukarıdaki tetkikattan sonra bir de
Osmanlı tarihlerine göre Karesi beyliği göstermek icap eder. Mamafih Osmanlı
tarihlerinin kayıtları da birbirini tutmamaktadır. Mesela İbn-i Kemal, Karası
Bey’in vefatını 735H. (1334M.) gösterip yerine küçük oğlunun Osmanlılara iltica
ettiğinden bahsederek isimlerini zikretmez. Diğer Osmanlı tarihleri Karası
Bey’den sonra yerine oğlu Aclan Bey’in geçtiğini ve onun 737H. (1336M.) de
vefatı le isim zikretmeyerek yerine oğlunun geçtiğini ve bunun Dursun Bey
adındaki kardeşinin Osmanlı hükümdarının yanında bulunduğunu yazarlar. Bu
Karası hükümdarının fenalığı sebebiyle Karesi ümerası Hacı İlbeyi vasıtasıyla
Orhan’ın yanındaki Dursun Bey’i hükümdar olmak için teşvik ediyorlar. O da
Osmanlı Hükümdarları Orhan Gazi’ye Balıkesir, Aydıncık, Bergama’yı vermeyi
teklif ile diğer yerlerin, yani Truva mıntıkasındaki Kızılca Tuzla ile Bayramiç
ve sair şehirlerin kendisinde kalmak üzere teklifte bulunmuştur. Orhan Bey bu
teklifi kabul edip Dursun Bey’i de beraberine alarak Balıkesir üzerine
yürüdüğünden Karesi oğlu kendisini müdafaa için Bergama kalesine kaçıp
Balıkesir ümerası başta Hacı İlbeyi olduğu halde Evrenuz, Ece Halil ve Gazi
Fazıl Beyler İlbeyi olduğu halde Evrenuz, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beyler Orhan Bey’i karşılıyorlar. Orhan Gazi iki
kardeşi barıştırmak için Dursun Bey’i Hacı İlbeyi ile beraber Bergama kalesine
gönderiyor. Bunlar kale önüne gelip görüşmek istiyorlar fakat kaleden atılan bir okla Dursun Bey
maktul düşüyor. Bundan müteessir olan Orhan Gazi Bergama ‘ya gelip muhasara
ediyor; ahalinin ısrarıyla Karesi hükümdarı kaleden çıkarak Orhan Gazi Bey’e
teslim oluyor ve Bursa’ya getiriliyor. İki sene sonra yumrucak (taun) dan
vefat ediyor. [5]
2.) KARESİ BEYLİĞİ DÖNEMİ KÜLTÜREL ÖZELLİKLER
Balıkesir
ve çevresine gelen Karesi Bey, babası Kalem Şah ve beraberindeki Türkmenler
1290 yıllarında Bizans döneminden kalan eski kalıntılar yakınına bugünkü Karesi
ilçesini kurarak buraya yerleşmişler ve burayı askeri garnizon yapmışlardır.
Hisariçi mahallesinde yapılan kazılarda 2,5-3 m. derinde 60-70.cm kalınlığında
Horasani duvarlara rastlanmıştır. Bugünkü Alihikmetpaşa meydanından itibaren doğuya
doğru uzanan sur duvarının Alaca Mescidi içine alarak Orhan çeşmesi civarında
sona ermekteydi. Batı yönünde ise Hasan Baba Çarşı'nın karşısından eski Yoğurt
Pazarı'nın ortasından geçmekte idi. Tahte'l-kal'a tabirleri şehir surlarını ve
kalenin varlığını onaylamaktadır. 15lü
yıllara kadar surların ayakta olduğu belirtilmektedir.] Şehrin kurulma
noktasının Ali Fakih Mahallesi ve çevresi ile Sahn-i Hisar (Sur içi) olduğu
düşünülmektedir. Karesi, kurulduğu andan itibaren (13. yüzyıldan beri) tüm Misya
karesinin yönetimsel merkezi olmuştur. Beraberinde gelen Türkmenler (bugün
Manavlar) bugünkü Balıkesir şehrine ve çevresine yerleşmişlerdir. Türkmenler
buraya Danişment yöresinden yani
Sivas-Tokat-Kızılırmak-İsfendiyar yöresinden gelmişlerdir ve Germiyanoğulları
ile aynı kökendendirler. Trakya’ya geçip orada yurt tutmaya çalışan Türkmen
boyları da 1310 yılında Ece Halil önderliğinde geri dönerek Karesi şehrine ve
çevresine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Karesi Beyliği'ni dolaşan İbn Battuta,
Karesi ilçesinin yeni kurulmakta olan bir şehir olduğundan ve camisinin
(namazgâh) inşa halinde olduğundan bahseder. Bu namazgâhın Bugünkü Lisesi bahçesinde olduğu ve yıkıldığı
tespit edilmiştir. Karesi ilçesi zamanla Zağnos Paşa Camii'nin olduğu yere doğru inmiştir. [6]
Karesi Beyliği'ne ait, Tokat Müzesi'nde
bulunan Kutlu Melek ve Mustafa Çelebi'ye ait iki mezar taşı dışında herhangi
bir kitabe bulunamamıştır. Jeolojik açıdan değer taşıyan Kutlu Melek ve Mustafa
Çelebi'ye ait olan bu kitabelerde yer alan şecereye göre, Karesi Beyliği
sülalesi, 11. yüzyılda kurulmuş bir Türkmen beyliği olan Danişmendlilere dayanmaktadır. Bu kitabe haricinde,
Karesi Beyliği sülalesin Danişmendlilere dayandığını gösteren başka bir kaynak
yoktur. Adı geçen kitabeler, ilk olarak İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından yayımlanmıştır.
Karesi Beyliği zamanından kalma en eski kitabe 1300 tarihli (Hicri 700)
olup Hakimzade veya Kurşunlu Camii'n kurucusu Mevlâna Yusuf Sinan'ın mezar
taşıdır. Baş taşın iç tarafında şöyle yazmaktadır:
Kâle'n-Nebiyyü
aleyhisselam el-müminûne lâyemûtûn. Nukıle min dari'l-fenâ ilâ daril-bakâ.
Baş taşın
dış tarafında şöyle yazmaktadır:
Tuviffiye
el-merhûm el-mağfur el-âlim el-âmil Mevlâna Yusuf Sinan bin Habîb el-Kâdi bi
İbn-i Hakîm fi'ş-şehri cemâziye'l-âhir sene seb'a miye. [7]
3.)SONUÇ
Bugüne kadar karesi oğullarına dair 2
kitabe ve birkaç eser haricinde başka hiçbir eser, kitabe veya sikkeye
rastlanmamıştır. Bildiğimiz şimdilik bundan ibarettir. Tarihi olaylardan
anlaşıldığına göre Osmanlı tarihlerinde Aclan Bey dedikleri Karesi hükümdarı
Demirhan olacaktı. Demirhan yazılış hatasıyla Aclan olmuştur. Bunun Bergama
kalesinden çıkıp telim olmak şartıyla o tarihte, yani Balıkesir’in alındığı
tarihte Bergama’nın Orhan Gazi tarafından alınmadığı kesindir. Halkın, Demirhan’ı
kaleden çıkarıp teslim etmeleri bundan ileri gelmiş olmalıdır. Çünkü Bergama,
Demirhan’ın biraderi Yahşi Bey’e ait olduğundan Dursun Bey’in kendisine ait olmayan bir şehri Osmanlı
Padişahına peşkeş çekmesi mümkün değildir; bundan dolayı Orhan Bey,
Balıkesir’le Marmara’ya kadar olan Manyas ve Aydıncık ile iktifa etmiştir.
Karesi beyliğinin Demirhan’a ait kısmının Osmanlılara geçmesi üzerine tecrübeli
Karası ümerasından Hacı İlbeyi, Evrenuz, Ece Halil, Gazi Fazıl Beyler Osmanlı
devleti hizmetinde bulunarak küçük Osmanlı beyliğinin Rumeli’nde yayılmasında
büyük hizmet etmişlerdir.
KAYNAKÇA
UZUNÇARŞILI,
İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri, Ankara; TTK Basımevi, 1988.
[1] İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
Anadolu Beylikleri, Ankara; TTK Basımevi, 1988,s.96
[2] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age,s.96
[3] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age,s.97
[4] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.98
[5] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101
[6] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101
[7] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder