7 Ocak 2016 Perşembe

KARESİ BEYLİĞİ DÖNEMİ KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
FULYA OKÇELİK TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2-A

1.) KARESİ BEYLİĞİ DÖNEMİ
        13. asrın sonları veya 14. Asrın başlarında büyük ve küçük Mizya’da (Balıkesir ve Çanakkale tarafları) bir beylik kurmuş olan Türk beylerinden birinin adı olan Karası, sonraları mıntıkaya alem olmuş ve daha sonra da karası sancağı ismiyle mülki teşkilatımıza girmiştir. [1]
Tarihlerde Karası oğulları diye meşhur olan bu ailenin büyük ceddi, 11. Asrın ikincisi yarısından sonra Orta Anadolu’da, bir devlet kurmuş olan Melik Danişmend Gazi’dir. Danişmendiye devleti  12. Asrın ikinci yarısı içinde Anadolu Selçuk Devleti tarafından ilhak edilince bu aileye mensup olanlar, Selçuk devletinin hizmetine girip ileri gelen emirleri arasında yer almışlar, Bizans hududu üzerindeki mevkilere uç kumandanı olarak mühim hizmet görmüşlerdir. [2]
        Kalem Bey ile oğlu Karası Bey işgal ettikleri Mizya mıntıkasında Balıkesir’i kendilerine merkez yapmışlardır. İbn-i Batuta bu şehrin Karası Bey tarafından tesis edildiğini ve oğlu Demirhan tarafından oraya hayli bir halk yerleştirildiğini beyan etmektedir. Balıkesir’ in pek yakınında eski adı Akiros veya Akiraus olan bir şehir bulunmuş olduğundan dolayı Arap kaynakları bu beyliğe Memleket-i Ekira adıyla zikretmektedir. Karası beyliği Akira’dan başka Dağ Marmara’sı merkezi olan Bergama, sındırgı, Bigadiç, İvrindi, Fırt(Susurluk), Aydıncık, Başgelenbe (Soma’da bir köy), Kemer Edremit(Burhaniye), Edremit, Ayazmend (Altınova) ile Bayramiç, Ayvacık, Ezine(Eski Eolya ve Truva tarafları) ve bir de Balıkesir yakınında Mendehorya (Balıklı) taraflarını hududu içine almıştı. Cami-üd-düvel ise Gördös ile Demirci’yi de Karası şehirleri arasında göstermekte ise de yanlış olup buraları Saruhan oğulları beyliğine aitti. Bu Türk istilalarına karşı Bizans İmparatorluğuna yardıma gelen Katalanların 1304 de Artak (Erdek) sahiline çıkarak bu taraflarda bulunan Türk kuvvetleriyle yaptıklarıyla muharebelerin Karası beyliği kuvvetleri olduğu şüphesizdir. Karası Bey gerek Moğollardan kaçarak ülkesine sığınan ve gerek Dobriçe’den Ece Halil kumandasıyla gelmiş olan Sarı Saltuk’a mensup Alevi Türkmenleri kendi topraklarına yerleştirmek suretiyle bu havalideki Türk nüfusunu arttırmıştır. [3]
       Kalem Bey ile oğlu Karası Bey’in hangi tarihte vefat ettikleri belli değildir. 1328 de İmparator Üçüncü Andronik Kapıdağı civarındaki meşhur Sizik şehrine geldiği zaman Çanakkale sahilindeki Bizans kasabalarına taarruz edilmediği için Karası oğlu Demirhan ile Pege kasabasında bir antlaşma yaptığına göre Karası Bey’in bu tarihten evvel vefat etmiş olduğu anlaşılıyor.[4]
      Yukarıdaki tetkikattan sonra bir de Osmanlı tarihlerine göre Karesi beyliği göstermek icap eder. Mamafih Osmanlı tarihlerinin kayıtları da birbirini tutmamaktadır. Mesela İbn-i Kemal, Karası Bey’in vefatını 735H. (1334M.) gösterip yerine küçük oğlunun Osmanlılara iltica ettiğinden bahsederek isimlerini zikretmez. Diğer Osmanlı tarihleri Karası Bey’den sonra yerine oğlu Aclan Bey’in geçtiğini ve onun 737H. (1336M.) de vefatı le isim zikretmeyerek yerine oğlunun geçtiğini ve bunun Dursun Bey adındaki kardeşinin Osmanlı hükümdarının yanında bulunduğunu yazarlar. Bu Karası hükümdarının fenalığı sebebiyle Karesi ümerası Hacı İlbeyi vasıtasıyla Orhan’ın yanındaki Dursun Bey’i hükümdar olmak için teşvik ediyorlar. O da Osmanlı Hükümdarları Orhan Gazi’ye Balıkesir, Aydıncık, Bergama’yı vermeyi teklif ile diğer yerlerin, yani Truva mıntıkasındaki Kızılca Tuzla ile Bayramiç ve sair şehirlerin kendisinde kalmak üzere teklifte bulunmuştur. Orhan Bey bu teklifi kabul edip Dursun Bey’i de beraberine alarak Balıkesir üzerine yürüdüğünden Karesi oğlu kendisini müdafaa için Bergama kalesine kaçıp Balıkesir ümerası başta Hacı İlbeyi olduğu halde Evrenuz, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beyler İlbeyi olduğu halde Evrenuz, Ece Halil ve Gazi Fazıl Beyler  Orhan Bey’i karşılıyorlar. Orhan Gazi iki kardeşi barıştırmak için Dursun Bey’i Hacı İlbeyi ile beraber Bergama kalesine gönderiyor. Bunlar kale önüne gelip görüşmek istiyorlar  fakat kaleden atılan bir okla Dursun Bey maktul düşüyor. Bundan müteessir olan Orhan Gazi Bergama ‘ya gelip muhasara ediyor; ahalinin ısrarıyla Karesi hükümdarı kaleden çıkarak Orhan Gazi Bey’e teslim oluyor ve Bursa’ya getiriliyor. İki sene sonra yumrucak  (taun) dan  vefat  ediyor. [5]
2.) KARESİ BEYLİĞİ DÖNEMİ KÜLTÜREL ÖZELLİKLER
       Balıkesir ve çevresine gelen Karesi Bey, babası Kalem Şah ve beraberindeki Türkmenler 1290 yıllarında Bizans döneminden kalan eski kalıntılar yakınına bugünkü Karesi ilçesini kurarak buraya yerleşmişler ve burayı askeri garnizon yapmışlardır. Hisariçi mahallesinde yapılan kazılarda 2,5-3 m. derinde 60-70.cm kalınlığında Horasani duvarlara rastlanmıştır. Bugünkü Alihikmetpaşa meydanından itibaren doğuya doğru uzanan sur duvarının Alaca Mescidi içine alarak Orhan çeşmesi civarında sona ermekteydi. Batı yönünde ise Hasan Baba Çarşı'nın karşısından eski Yoğurt Pazarı'nın ortasından geçmekte idi. Tahte'l-kal'a tabirleri şehir surlarını ve kalenin varlığını onaylamaktadır. 15lü yıllara kadar surların ayakta olduğu belirtilmektedir.] Şehrin kurulma noktasının Ali Fakih Mahallesi ve çevresi ile Sahn-i Hisar (Sur içi) olduğu düşünülmektedir. Karesi, kurulduğu andan itibaren (13. yüzyıldan beri) tüm Misya karesinin yönetimsel merkezi olmuştur. Beraberinde gelen Türkmenler (bugün Manavlar) bugünkü Balıkesir şehrine ve çevresine yerleşmişlerdir. Türkmenler buraya Danişment yöresinden yani Sivas-Tokat-Kızılırmak-İsfendiyar yöresinden gelmişlerdir ve Germiyanoğulları ile aynı kökendendirler. Trakya’ya geçip orada yurt tutmaya çalışan Türkmen boyları da 1310 yılında Ece Halil önderliğinde geri dönerek Karesi şehrine ve çevresine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Karesi Beyliği'ni dolaşan İbn Battuta, Karesi ilçesinin yeni kurulmakta olan bir şehir olduğundan ve camisinin (namazgâh) inşa halinde olduğundan bahseder. Bu namazgâhın Bugünkü Lisesi bahçesinde olduğu ve yıkıldığı tespit edilmiştir. Karesi ilçesi zamanla Zağnos Paşa Camii'nin olduğu yere doğru inmiştir. [6]
     Karesi Beyliği'ne ait, Tokat Müzesi'nde bulunan Kutlu Melek ve Mustafa Çelebi'ye ait iki mezar taşı dışında herhangi bir kitabe bulunamamıştır. Jeolojik açıdan değer taşıyan Kutlu Melek ve Mustafa Çelebi'ye ait olan bu kitabelerde yer alan şecereye göre, Karesi Beyliği sülalesi, 11. yüzyılda kurulmuş bir Türkmen beyliği olan Danişmendlilere dayanmaktadır. Bu kitabe haricinde, Karesi Beyliği sülalesin Danişmendlilere dayandığını gösteren başka bir kaynak yoktur. Adı geçen kitabeler, ilk olarak İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından yayımlanmıştır. Karesi Beyliği zamanından kalma en eski kitabe 1300 tarihli (Hicri 700) olup Hakimzade veya Kurşunlu Camii'n kurucusu Mevlâna Yusuf Sinan'ın mezar taşıdır. Baş taşın iç tarafında şöyle yazmaktadır:
Kâle'n-Nebiyyü aleyhisselam el-müminûne lâyemûtûn. Nukıle min dari'l-fenâ ilâ daril-bakâ.
Baş taşın dış tarafında şöyle yazmaktadır:
Tuviffiye el-merhûm el-mağfur el-âlim el-âmil Mevlâna Yusuf Sinan bin Habîb el-Kâdi bi İbn-i Hakîm fi'ş-şehri cemâziye'l-âhir sene seb'a miye. [7]

3.)SONUÇ
          Bugüne kadar karesi oğullarına dair 2 kitabe ve birkaç eser haricinde başka hiçbir eser, kitabe veya sikkeye rastlanmamıştır. Bildiğimiz şimdilik bundan ibarettir. Tarihi olaylardan anlaşıldığına göre Osmanlı tarihlerinde Aclan Bey dedikleri Karesi hükümdarı Demirhan olacaktı. Demirhan yazılış hatasıyla Aclan olmuştur. Bunun Bergama kalesinden çıkıp telim olmak şartıyla o tarihte, yani Balıkesir’in alındığı tarihte Bergama’nın Orhan Gazi tarafından alınmadığı kesindir. Halkın, Demirhan’ı kaleden çıkarıp teslim etmeleri bundan ileri gelmiş olmalıdır. Çünkü Bergama, Demirhan’ın biraderi Yahşi Bey’e ait olduğundan Dursun Bey’in   kendisine ait olmayan bir şehri Osmanlı Padişahına peşkeş çekmesi mümkün değildir; bundan dolayı Orhan Bey, Balıkesir’le Marmara’ya kadar olan Manyas ve Aydıncık ile iktifa etmiştir. Karesi beyliğinin Demirhan’a ait kısmının Osmanlılara geçmesi üzerine tecrübeli Karası ümerasından Hacı İlbeyi, Evrenuz, Ece Halil, Gazi Fazıl Beyler Osmanlı devleti hizmetinde bulunarak küçük Osmanlı beyliğinin Rumeli’nde yayılmasında büyük hizmet etmişlerdir.

KAYNAKÇA
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri, Ankara; TTK Basımevi, 1988.








[1] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Ankara; TTK Basımevi, 1988,s.96
[2] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age,s.96
[3] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age,s.97
[4] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.98
[5] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101
[6] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101
[7] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, age, s.100-101

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder