5 Ocak 2016 Salı

TEVFİK FİKRET’İN İSTANBUL’A BAKIŞ AÇISI
MÜNİRE KOBAK 2/A TÜRKÇE BÖLÜMÜ

1.         TEVFİK FİKRET’İN HAYATI
    24 Aralık 1867’de İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya geldi. Ailesi ona Mehmet Tevfik adını vermiştir. İlk öğretimine Aksaray’da ki Mahmudiye Valide Rüştiyesi’nde başladı. Fikret’in şiir ve edebiyata olan merakı Galatasaray’da başlar[1].
Bunda onun ilk hocaları olan Muallim Naci, Muallim Fevzi ve Recaizade Mahmut Ekrem’in büyük etkileri vardır. İlk şiirini on beş yaşında Galatasaray’ın dördüncü sınıfındayken yayınlamıştır. Okul hayatında çok çalışkan ve disiplinli bir öğrenci olan Fikret, Galatasaray’dan birincilikle mezun oldu[2]..             
Edebiyat-ı Cedide Topluluğu’nun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle M. Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Servet-i Fünun’un kapanması, baskılı yönetimden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa’nın sürgüne gönderilmesi ve 1905’te babasını da kaybetmesi Tevfik Fikret’i çok yıpratmıştı. İstanbul’u ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen şair sıkıntılı ve bunalımlı bir döneminde kaleme almıştır.[3]..

2.TEVFİK FİKRET’İN İSTANBUL’A BAKIŞI
      Fikret’in dış dünyayı anlatması ya devriyle alakalı siyasi durumların tesiri altında gerçekleşir ya da onun sosyal durumları aktarmasıyla olur. Azımsanmayacak derecede dış dünya Fikret’in şiirlerinde yer etmiştir. Döneminde köşesine çekilen bir şair olarak görünse de aslında metnine yansıttıklarıyla belirgin bir dış sese sahip olduğunu göstermiştir. Zaten sanat eserlerini şahsa indirgemiş bir sanat anlayışına sahip değildir[4]..
    Şehir şiirde çoğu zaman imgeye dönüşür. Nedim İstanbul’a paha biçemez.İstanbul ona göre ‘iki bahr arasında yekpare bir cevher’ dir. Nabi için İstanbul ‘ashab-ı Kemal’in istikbal bulduğu’ bir uzamdır. Yahya Kemal için İstanbul ‘aziz’  ve ‘sade bir semti sevmek bile bir ömre değer’ dir. Necip Fazıl için İstanbul ‘hem Beyoğlu hem Karacaahmet’tir. Cahit Zarifoğlu için ‘Katil efendi/ Hırsız baş köşede /Haksız haklı / Şer belalı ‘ dır. Sezai Karakoç ‘ Bağdat’ın dervişlik ortağı/ Şam’ın kılıç kardeşi’ dir[5]..
      Sis şiiri Fikret’in en çok bilinen ve en çok tartışılan şiirlerinin başında gelir. Bu şiir Fikret’in ruh halini yansıtması açısından önemli görülmüştür. Sis şiiri bireysel bakış açısı ile şairin bir buhran içinde olduğunu söylemek doğru olur. Ancak Sis şiirinin toplumsal bir yanı da vardır ki bu şiirin ana yapısının sosyal bir patlama ile ortaya çıktığı görülür. Bu şiir sosyal bir facianın eşiğinde olan şehrin mazisini sarsan bir üsluba sahiptir. İstanbul şehrinin tam arka planını ortaya sermiştir. Toplumda yer alan tüm katmanların şehrin olumsuz imajına katkısı vardır. Şair kötü yola düşmüş kadınlardan ,mahkemelere eğitim kurumlarından  sokaklara kadar birçok konuda karamsarlık göstermekte ve kişisel bir şehir tablosu oluşturmaktadır[6]..
     Tevfik Fikret’in düşünce yapısında ve eserlerinde, özel hayatında, gelgitler, kesin dönüşler çoktur. 1896’dan önce yönetimi ve Abdülhamit’i över. 1896 yılından itibaren çok ciddi bir şekilde iktidar, padişah muhalefetliğine hatta düşmanlık ve nefret içerisine girer. Abdülhamit’i önce över sonra yerer, hatta Abdülhamit’in suikastte ölmediği için üzülür. Abdülhamit dönemi için hemen hemen tüm aydınlar istibdat devri derler[7]..
      Bu dönem de sıkı bir denetim olduğu kesindir. Böyle bir bakış açısına, tavır ve davranışa sahip olan Tevfik Fikret’in Sis şiirinde görmek mümkündür. Sıkıntı, bunalım ve lanet şiiri olan Sis için de yaşadığı bu döngüden kaçmak, kurtulmak ister. Kent üzerinden lanetlenen Abdülhamit dönemi ve Abdülhamit yönetimidir. Ne yazıkki ahlak olarak çökmüştür. Bu kent “köhne Bizans’tan miras kalan büyüleyici bir bunak” tır. Fikret bu kente olan nefret ve kinini biraz daha arttırarak “ bin kocadan arda kalan bive-i bakir” der. Bu dul kız ‘en kirli kadınlar kadar münis’ tir. [8].
       Böyle bir ortam böyle bir şehir bir facia, bir felaket sahnesidir. Özne bu kentte “örtün ve mühebbet uyu” derken, kente beddua eder, bu uzamın yok olmasını diler. Kötümserliğin zirvesi olan iğrenç bir benzetme ile şiir biter: Bu kent “facire-i dehr” dir; dünyada ki “facire” dir, başka bir deyişle erkeğe düşkün, zina eden, elden ele dolaşan bir kadına benzemektedir[9]..
3.SONUÇ
      Tevfik Fikret , daha çok ferdi konuları kaleme almıştır.Aşırı denebilecek duygusallığı ile Türk Edebiyatında ayrı bir yer edinmiştir.Sis , İstanbula yazılmış bir lanet şiiridir.Şair bu laneti , bütün benliği ile ifade eder.İstabul , tarih boyunca bir cazibe merkezi olmuştur.Onun hakkında yazılan hemen her şiir olumludur.Ancak Fikret dermin atmosferi , bireysel tavrı dolayısıyla İstanbul’u ‘’kirli bir kadın’’la sembolleştirmeyi uygun görür.Fikretin duruşu , mekana bakışı tamamen olumsuzdur.İstanbul’u ‘’facire-i dehr’’olarak tanımlaması bunun en açık ifadesidir.Hoşgörü yerine horgörüyle bakmak şiirin bütün unsurlarına sinen bir olumsuzlamayı beraberinde gertirir.Bu kaçınılmaz söylem , Servet-i Fünun Edebiyatının karamsar kimliğinin de bir yansımasıdır.Servet-i Fünun,Tevfik için bir tesellidir.Derginin kapanışı şairin karamsar ve ümitsiz dünyasını bir kat daha karartmıştır.Bu ruh haliyle yazılan şiir,İstanbul’a karşı duyalan nefretin kesintisiz bedduası olmaya başlar.
KAYNAKÇA
http://www.edebiyatogretmeni.org  > tevfik-fikret  ERİŞİM TARİHİ 27.12.2015
ARLATIR, İsmail, Tevfik Fikret , Ankara:Akçağ  Yayınları, 2016
PARLATIR, İsmail, Tevfik Fikret,Dil ve Edebiyat Yazıları, Ankara:TDK Yayınları, 2000



 




[1] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[2] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[3] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[4] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[5] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[6] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[7] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[8] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[9] Sezai Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder