TEVFİK FİKRET’İN İSTANBUL’A BAKIŞ AÇISI
MÜNİRE KOBAK 2/A TÜRKÇE BÖLÜMÜ
1. TEVFİK FİKRET’İN HAYATI
24 Aralık 1867’de İstanbul’un Kadırga
semtinde dünyaya geldi. Ailesi ona Mehmet Tevfik adını vermiştir. İlk öğretimine
Aksaray’da ki Mahmudiye Valide Rüştiyesi’nde başladı. Fikret’in şiir ve
edebiyata olan merakı Galatasaray’da başlar[1].
Bunda onun ilk hocaları
olan Muallim Naci, Muallim Fevzi ve Recaizade Mahmut Ekrem’in büyük etkileri
vardır. İlk şiirini on beş yaşında Galatasaray’ın dördüncü sınıfındayken
yayınlamıştır. Okul hayatında çok çalışkan ve disiplinli bir öğrenci olan
Fikret, Galatasaray’dan birincilikle mezun oldu[2]..
Edebiyat-ı Cedide
Topluluğu’nun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle M.
Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Servet-i Fünun’un
kapanması, baskılı yönetimden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve
İsmail Safa’nın sürgüne gönderilmesi ve 1905’te babasını da kaybetmesi Tevfik
Fikret’i çok yıpratmıştı. İstanbul’u ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen şair
sıkıntılı ve bunalımlı bir döneminde kaleme almıştır.[3]..
2.TEVFİK FİKRET’İN
İSTANBUL’A BAKIŞI
Fikret’in dış dünyayı anlatması ya
devriyle alakalı siyasi durumların tesiri altında gerçekleşir ya da onun sosyal
durumları aktarmasıyla olur. Azımsanmayacak derecede dış dünya Fikret’in
şiirlerinde yer etmiştir. Döneminde köşesine çekilen bir şair olarak görünse de
aslında metnine yansıttıklarıyla belirgin bir dış sese sahip olduğunu
göstermiştir. Zaten sanat eserlerini şahsa indirgemiş bir sanat anlayışına
sahip değildir[4]..
Şehir şiirde çoğu zaman imgeye dönüşür.
Nedim İstanbul’a paha biçemez.İstanbul ona göre ‘iki bahr arasında yekpare bir
cevher’ dir. Nabi için İstanbul ‘ashab-ı Kemal’in istikbal bulduğu’ bir
uzamdır. Yahya Kemal için İstanbul ‘aziz’
ve ‘sade bir semti sevmek bile bir ömre değer’ dir. Necip Fazıl için
İstanbul ‘hem Beyoğlu hem Karacaahmet’tir. Cahit Zarifoğlu için ‘Katil efendi/
Hırsız baş köşede /Haksız haklı / Şer belalı ‘ dır. Sezai Karakoç ‘ Bağdat’ın
dervişlik ortağı/ Şam’ın kılıç kardeşi’ dir[5]..
Sis şiiri Fikret’in en çok bilinen ve en
çok tartışılan şiirlerinin başında gelir. Bu şiir Fikret’in ruh halini
yansıtması açısından önemli görülmüştür. Sis şiiri bireysel bakış açısı ile
şairin bir buhran içinde olduğunu söylemek doğru olur. Ancak Sis şiirinin
toplumsal bir yanı da vardır ki bu şiirin ana yapısının sosyal bir patlama ile
ortaya çıktığı görülür. Bu şiir sosyal bir facianın eşiğinde olan şehrin
mazisini sarsan bir üsluba sahiptir. İstanbul şehrinin tam arka planını ortaya
sermiştir. Toplumda yer alan tüm katmanların şehrin olumsuz imajına katkısı
vardır. Şair kötü yola düşmüş kadınlardan ,mahkemelere eğitim
kurumlarından sokaklara kadar birçok
konuda karamsarlık göstermekte ve kişisel bir şehir tablosu oluşturmaktadır[6]..
Tevfik Fikret’in düşünce yapısında ve
eserlerinde, özel hayatında, gelgitler, kesin dönüşler çoktur. 1896’dan önce
yönetimi ve Abdülhamit’i över. 1896 yılından itibaren çok ciddi bir şekilde
iktidar, padişah muhalefetliğine hatta düşmanlık ve nefret içerisine girer.
Abdülhamit’i önce över sonra yerer, hatta Abdülhamit’in suikastte ölmediği için
üzülür. Abdülhamit dönemi için hemen hemen tüm aydınlar istibdat devri derler[7]..
Bu dönem de sıkı bir denetim olduğu
kesindir. Böyle bir bakış açısına, tavır ve davranışa sahip olan Tevfik
Fikret’in Sis şiirinde görmek mümkündür. Sıkıntı, bunalım ve lanet şiiri olan
Sis için de yaşadığı bu döngüden kaçmak, kurtulmak ister. Kent üzerinden
lanetlenen Abdülhamit dönemi ve Abdülhamit yönetimidir. Ne yazıkki ahlak olarak
çökmüştür. Bu kent “köhne Bizans’tan miras kalan büyüleyici bir bunak” tır.
Fikret bu kente olan nefret ve kinini biraz daha arttırarak “ bin kocadan arda
kalan bive-i bakir” der. Bu dul kız ‘en kirli kadınlar kadar münis’ tir. [8].
Böyle bir ortam böyle bir şehir bir
facia, bir felaket sahnesidir. Özne bu kentte “örtün ve mühebbet uyu” derken,
kente beddua eder, bu uzamın yok olmasını diler. Kötümserliğin zirvesi olan
iğrenç bir benzetme ile şiir biter: Bu kent “facire-i dehr” dir; dünyada ki
“facire” dir, başka bir deyişle erkeğe düşkün, zina eden, elden ele dolaşan bir
kadına benzemektedir[9]..
3.SONUÇ
Tevfik Fikret , daha çok ferdi konuları
kaleme almıştır.Aşırı denebilecek duygusallığı ile Türk Edebiyatında ayrı bir
yer edinmiştir.Sis , İstanbula yazılmış bir lanet şiiridir.Şair bu laneti , bütün
benliği ile ifade eder.İstabul , tarih boyunca bir cazibe merkezi olmuştur.Onun
hakkında yazılan hemen her şiir olumludur.Ancak Fikret dermin atmosferi ,
bireysel tavrı dolayısıyla İstanbul’u ‘’kirli bir kadın’’la sembolleştirmeyi
uygun görür.Fikretin duruşu , mekana bakışı tamamen olumsuzdur.İstanbul’u
‘’facire-i dehr’’olarak tanımlaması bunun en açık ifadesidir.Hoşgörü yerine
horgörüyle bakmak şiirin bütün unsurlarına sinen bir olumsuzlamayı beraberinde
gertirir.Bu kaçınılmaz söylem , Servet-i Fünun Edebiyatının karamsar kimliğinin
de bir yansımasıdır.Servet-i Fünun,Tevfik için bir tesellidir.Derginin kapanışı
şairin karamsar ve ümitsiz dünyasını bir kat daha karartmıştır.Bu ruh haliyle
yazılan şiir,İstanbul’a karşı duyalan nefretin kesintisiz bedduası olmaya
başlar.
KAYNAKÇA
http://www.edebiyatogretmeni.org > tevfik-fikret ERİŞİM TARİHİ 27.12.2015
ARLATIR, İsmail, Tevfik
Fikret , Ankara:Akçağ Yayınları, 2016
PARLATIR, İsmail,
Tevfik Fikret,Dil ve Edebiyat Yazıları, Ankara:TDK Yayınları, 2000
[1] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[2] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[3] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[4] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[5] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[6] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[7] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[8] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
[9] Sezai
Karakoç, Gün Doğmadan: Şiirler, İstanbul: Diriliş Yayınları, 2007, s.663-664.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder